kanı irinli bir yaşamak düşer... düşer gazze üstüne...

Benimle Düşer misin?

Author: ezelmai /




BENİMLE DÜŞER MİSİN?

ölümlerime kuyu kazdım,
benimle düşer misin? "


...


Bir bir çıktı basamakları, çember gibi değildi merdiven; başı baştı, sonu son... Çemberde baş da son da aynıdır ya. Son görünmüyordu alttan bakınca. Bir basamak öncesine dönmek yoktu. Tırmandı, tırmandı. Ayağını her atışında, zaman bir çizik atıyordu nelere mesken olmuş alnına. Bir adım bir çizgi, bir adım bir çizgi. Beyninin kahrolası labirentlerinde kol geziyordu geçmiş yadlarıyle bezeli düşünceler. Düşünüyorsan zihninin içinde bir gün seni tüketeceğini bildiğin bir kurdu sevgiyle besliyorsun demektir ...

Ah karanlık!

Son hani, son? Çıkıyor ama nereye? Başını kendini yanına alarak başlayıp da sonu bilinmeden katedilen nice yollar, nice basamakları kor kor buz olmuş merdivenler vardı kim bilir?
Çıktıkça iniyor muydu sanki? Ve sanki ileri gide gide yaklaşıyordu tahtası çürük kutuya. Bir ara arkasına bakmaya yeltendi. Arkası dediği, başının üstü oluvermişti bir an. Yukarı kaldırdı başını, anahtar deliğinden sızan bir ışık huzmesi gibi gittikçe küçülmekte olan bir aydınlık! Gittikçe küçülmekte olan.. Kuyunun ortasıydı burası. Başı kuyunun, etrafını çevreleyen taşların engellediği ışığı besliyordu , erken yok oluşunu biraz daha erteleyebilmek için. Allahım ne karmaşa! Çık hadi şurdan, ya da gir iyice dibine!

Adımlarını atmaktaydı hala. Çıkmaktaydı bir bir.. Ya da bir iniş miydi bu artık kuyuya.. Evet! Evvveeeeet! İşte bu! İnişe geçerken sağ yanında ki kırmızı düğmenin altında olan kolu aşağı indiren kaptanın uçağının ağırlığını omuzlarında hissetmesi gibi... Ağırlık?
Koş artık! durma dal dibine zaten varacağın yüce sonsuzluğun! Alnında çizgilerin arasından hüzzam makamında sıyrılan damlacıklar... Sol yanı tik taklarda.. Benzi ten be ten solmakta.. Soluğu tufan yeri, içerisinde açıklamasız bir hüzün... Sanki... Vakit dolmakta!

Başında sertliğinin nasıl olduğunu hatırlayamıyordu pek ama, ilerledikçe çıtırdıyordu merdivenin basamakları. Bir diğer adımda kırılıp tüm bedeni yerle yeksan edecekmiş gibi. Zira ne gecekondu düşleri var idi yerlerin dibine geçmiş. -ki düşler hayat yatağının kırık ayakları değil midir? Süregidiyordu tırmanışı... Histi bir yerlerinde, az kalmıştı. Nilüferleri geldi aklına. Diğer çiçeklerden daha damarsız olan, yeislerinin ortağı nilüferleri. Kokusunu unutmuştu kuyuya gireli, merdivenleri çıkalı-ineli. Ne dolapcı şu yaşamak dedikleri. Zaman nasıl da amansız. Çizgiler nasıl da sevmişti alnını. Yerlerinden memnun olsalar gerek ki, her elini terini silmek için atınca alnına derinliklerine dokunuyordu çizgilerin. Yeter miydi artık?

Sarkaçlar hazin dokunuşlarda. Sol yanının tik takları ihtiyar düşmüş tırmanışlardan. Başını tekrar kaldırdığında merdivenlerden yukarı tarafa, o huzme de görünmüyordu artık. Merdivenin başındayken sondu belirsiz olan, şimdi ise başı hatırlanmayan bir son tam ortasına adımlarını çaktığı.

İşte son basamak!

Durdu. Yukarısı karanlık. Hala yukarıya bakmak için kaldırıyor başını, ne meraklı insan karanlığı deşmeye. Eskisi gibi değil , diyor. Ve yine insan, nasıl herşeyde eskisi gibiyi arıyor.
Önüne baktı. Bir adım daha atacakken bir şeye takıldı çıkmaktan-inmekten bitkin düşmüş ayağı. Ve sonra gözünü alan derin,şimdiye kadar görmediği parlaklıkta pürüzsüz bir beyaz nur! Başı da ışıkla çevriliydi kuyunun, sonraları ortalarına geldikçe çöktü karanlık; ne tuhaf! Tahtası çürük kutu... Boyunca uzun, enince derin... Merdivenin sonunda, kuyunun dibinde; karanlığın en zifiri yerinde... Bitkinliği, şaşkınlıkla işlendi şimdi. Aslında hissedilen buydu belki. Hissedip de korktuğu, korkup da hissetmekten kaçtığı. Kapağı açıldı kutunun. Damlaların yanağına süzülmeye giderken uğradığı çizgilerin yeri alnıydı ve onun yeri de kutu. Yeri artık gerçekten bura mıydı?

Ah nilüferler!

Ölümlerine kazdığı kuyuya kendi ile birlikte düştü... Ne başında kimse vardı yanında bir yerde, ne de sonunda... Olması gerektiği gibi...
...
Bir bir çıktı merdivenlerden,
Bir bir indi.
Son lahzaların yazgısı, alnındaki çizgilerden geçmiş idi.




elif n.
18.06.'05




Yalnızlık Ne Mümkün

Author: ezelmai /



Rüzgâr kendini kaybedip
Ağaçları azarladıkça,
Bir ben anlıyorum
Her keskin uğultuda biraz daha öldüğünü
Bir ben.

Şehrin bir mahcupluğu var sanki,
Neye...

Kime uzuyor zaman
Ayaz kimdeki boşluktan kalma
Kimin siyahından

Akşamın incittiklerini ıslatıyor yağmur bir bir
Bir bir yok oluşları ağırlıyor terli yüzün
Biz iliksiz iki düğmeyiz,
Yarın iki kolunda.
Yalnızlık ne mümkün!



e l i f n u r a y
şehir, 41

CANEFZA I

Author: ezelmai /


Ben menekşe kokusuyum
Bir kuşun ağzında


Sen ülkemden tüm baharları çalan
Bir eski alınganlık


Suskusundan öpülmüş bir makam,
Gülüşünden vurulmuş bir çocukluk getirdim sana
canefza


Sokaklarda yankısını duydum
Bir dağ çiçeği ölmesinin


Sokaklarda yazılıydı karanlığın alfabesi
Anladım


Ben kahve karasıyım bir çocuğun gözlerinde,
Sen iki yara arası ahraz kırgınlığım,
canefza



E l i f N u r a y

Onaltıkırkbeş, 25

Canefza II


I.


Sesin bir dalganın kırığıydı
Ben o kırıktan geliyordum

Bir ırmağın sıkıntısına sızıyordu uyku
Mona’ nın ellerine bir meczup uzanıyordu

Dillerimde canefza! Dillerimde canefza!


II.

Bu su/s sesi
Gibi akşam eğrisi
Gibi gül kızılı
Gibi çoru kumu ayıklanmamış toprak

Yine hangi günah kaçıyor ivedi,
Ayaklarını avluya vurarak

Tak! Trak! Trak!


III.

Sesin… sesin bir dalganın kırığı
Ben o kırıktan geliyorum

Ne uzun susuyorsun artık
O çocuk zalimliğin, ne uzun

Perdeleri çekiliyor şehrin
Karanlık saklanıyor vebalimin baş harfinde


IV.

Boşluksa, bana direnir
Tedirginliğin sana

……………………bir ince zılgıt

Kulağımda:
Tak! Trak! Trak!

İşte rûz ü şeb!
İşte rûz-i ceza!

U/yanarak seslenir yorgunluğum:
Dillerim de canefza! Dillerim de canefza!



e l i f n u r a y
Yasakmeyve, 34

zamanın bağbozumu

Author: ezelmai /

SU MELALİ I

Author: ezelmai /



Dereler! Derdiniz uğulduyor kulaklarımda…
Ellerimde ülkelerden çaldığım
Kuru sarısı baharlar.

İçinde bin yıllık uykusunu sürüyor kuşlar

Pencerelerin hüznünü sırtlanıyorum geceye karşı
Şairin çürüttüğü suyla demleniyor toprak
Yokluğun isi hiçbir yağmurun geçiremediği o karalar.

Dereler! Uğulduyor kulaklarımda derdiniz!

Boşaltsaydım sönük fenerlerimi göğsünüze
‘ Bu melâl bize fazla’ mı derdiniz?
Dereler! Bilmeden kaç karanfili kökünden ettiniz…



elif n.

Delilerteknesi Edebiyat, sayı: 6



***

-yanlış biliyorlar; hayatın integralidir aşk!-
elif nuray

Aşk Ölüsü

Author: ezelmai /



Her ölü bir aşkı uyutuyor sallayıp ayaklarında
Her aşk bir ölüm ilmihali.


-kaç şehrin rüzgarı sıyırdı tenini


Çocuklar bağrışıyor avlularda,
Her küflü şiirden çocukluğum sesleniyor.
Bir ten, bir gece, dört duvar...
Haydi melek! Ölmek için her şey tamam!


-her ölüm bir aşkın izahı gibi


İçime ağırca bir şey demirlendi
Hangi aşkı öldürsek yarısı hayat

...
..
.


onaltıkırkbeş, 21


Sokakla Lades

Author: ezelmai /


        -gökyüzünün fermuarı açılıyor

alnımın orta yerinde ağlaşıyor çocuklar
yer, siyanür yemiş birinin avuçlarını konuşuyor
organlarımı ka(rın)calarla bağlamışlar
diyorum, ağzımın bu pas kokusu nerden?
bir şehir unutuluyor gittikçe
bir şehir her gün daha çok vedabilirleşiyor

biz vapura binip kuleye saklansak
sonra tepetaklak etseler bir şiiri
ladese girelim bir sokak kelebeğinin bacaklarıyla, hadi
kim unutursa ilk, son o ölsün
ki hayat kendini uzatarak veriyor cezasını
siyanür yemiş birinin avuçları konuşuluyor hala
dilimin otağında susturuluyor çocuklar



e l i f n u r a y

Denizsuyukasesi, Sayı:33
_________________

İlla'h!

Author: ezelmai /



İLLA'H!
gülü düşünür gül olurum bülbülü sen
insan bir pagan rüyadır bazen
tanrının gördüğü

i(di)l…

taylar suvarıyorum içimde kıvrak, doru
değiyor gazelim bengi suyuna
diriliyor yeşil, hâreleniyor ebrû

dışarıda yüreği ağzında felfelek nisan
amber dilli, bela dilli, santuri
ah o dizgin tutmaz küheylan, o mavi
gecenin satenine yıldız diken kılaptan

ve illâ'h
papirüs kıyısında sır kokan nil
ağzının buhurundan süzülen
o sonsuz lil…

bütün kiplikleri kıran sırça teber!



başkaldıran bir eda var sesinde -ama kime-
o hep yanıtsız soruya yanıt -ama hangi soru-
tadın damlıyor içime
–şıp, şıp!-
akan suyun billursu serinliği

bu gece üç kat daha bilge bizden
tenimiz: bütün dilleri bilen dilsiz

çıkar batıklarımı derûnumdan, çil çil
birer birer
hadi ov lambayı, çıksın cin!
biledim bütün dilekleri

âh!

dilini unutmuş bir ezberim şimdi
ezberini unutmuş bir leylî

ve illâ'h
bir gülün iç çekmesi
aşk ile iç çekmesi bir gülün
kızıl bir uçurumun tarifsiz derinliği

Perihan Baykal
andız, Sayı:11

Aşkfezâ

Author: ezelmai / Etiketler:



yaralı yüreğin alev gizleyen serinliğidir

ten şehrine vuran denizde aşkefzâ

ay sinede gömülü ak bâde
gök iki kuh-i gül
belki doyumsuz bir tutkuyla solumaktır güz
dirimin kalbini teğet geçmeden ölmek düş

de ki :
amaç ezginar bırakmaksa aşkı
içimizdeki ayrıksı gecenin adresi :
sisli güldehan sokağı

sabahlar ölü doğuyor kıblemize
altta yerçekimli keyfiyetin alın yazısı
üstte bir mızrak boyunda canfezâ

hayat…çoğalırken eksilmek…işte hepsi bu


Fatih Yavuz Çiçek

inilti

Author: ezelmai /

(s)in

Author: ezelmai /



(S)İN


Kirpikleri yanık bir kadın düştü şehrin rahmine
ellerini hangi kömürlüğe kaptırmıştı
saçlarını…. hangi kasırgaya
bin yıldan beri tek kuş inmemişti bu vahaya

Sisin ortasında tiz’e kalıyordu çığlığı
isin kokusu cehennemden bildikti…
Sin daralıyordu ara/k/landıkça
in, zalamı ovuyordu göğsü kadının kan/a/dıkça

Kuşlar da saklanıyordu, sürü sürü. Belki inat
ve bahar, ve atlar gökyüzünde
yüzünün çanları delirmişti kadının
in: zehir demekti bir başka dilde




Karşın Edebiyat- 6

güz yeniği

Author: ezelmai /

kuğu melâli

Author: ezelmai /

"keşke ondan nefret edebilseydim.. pıhtılaşmazdı öfkem; ölmezdim"

dudaklarının kenarındaki katılığı sorguluyor kadın. yumuşatmaya çalıştığı bir kuşun ölümünden arta kalan kalın sessizlik. dudak kenarı...
kış gücenerek karnını boşaltıyor dünyadan aşağı.

gün tükenerek kalemde siyah oluyor.

hangi denizin edası bu dalga kırıkları, bu müphem hafif koku. baharın sonu dolanıyor ayaklarına, yerler kuru, yerler sarı, yerler ayaza girgin.
gözlerindeki boşluğu ateşe veriyorlar, yarı solmuş çiçek ve toz kokusu alıyor yerini dalgaların..
boşluk siyaha ırganınca,
saçlarından başlar ölmeye bir kadın...

kuğu melali pencere eşiklerinde, dilleniyor gökmakam..

güz iniltisi

Author: ezelmai /

gökyüzünün dilinden bir şey sarkıyor
ellerim esrik bir baharın sahibesi

dönsem diyorum, dönsem havada
kime kalırsa ardıç kokusu
güz kime kalırsa

bir hinlik düşünüyor sokak
alfabesini çözüyorum karanlığın, maznun

kaçsam diyorum, kaçsam vahaya
kimden çalınırsa şiir
sükûn kimden çalınırsa

gördüm hayatın yarasını
lâ'l oldu aşk

e.n.

Related Posts with Thumbnails