karanfil'e
minnetle...-
… Rüzgar
soruyor ağaçlara : Yüzünüze çizdiğim bunca hoyrat yaraya rağmen; göğe,hep göğe bakmanız niye?
Göğün sınırına en çok yaklaşan ses veriyor:
-Bütün
kollarımla çağırdığım bir aşktır sorduğun.
Tenim
izlerini azad etmiyor evet; ama deniz de biliyor, yaranın bilinç halidir aşk…
Tüm
kadim yalnızlıkları, bedeli ödenmemiş olanları bile, göğsünde itinayla biriktiren bir kadının sığınağıdır rüzgâr. Çünkü rüzgâr ateşi çıldırtır. Çünkü bir yaranın eşiğinden adım atılmışsa, teni ve tini saran ateş zaman geçtikçe sol yandaki cevahiri uyuşturur. Çünkü ateşin rüzgar yedikçe çıldırması, artık sıcağın değil soğuğun yakmaya başlaması demektir. Yani yara, eziyet sınırını takdir ile geçip, sevimlilik haline çoktan bürünmüştür. Yani kadın yarasını sevmeye başlamıştır.
Bir çölün
sabrı ancak devası yarasına ilikli bir kadının kalbinde eş bulur. Sabır bir kere kana karışmışsa, bu, tehlikeli bir virüsü sevgiyle ve
umutla beslemek demektir.
kalp.şarap.günah.acı.
Ak
incilerin kara kabuğu çatlar: bir göz bir
gözü tanımayınca.
İşte bu yüzden denizin kolları kendi boynuna dolanır.
Dünyanın yüzünde değil ancak dışında yankı bulur ses.
İşte bu yüzden sevdikleri ancak ölünce ağırlar o kusurlu varlığı: insan
…bunu
kuşlar bile bilir.
Bir
ceylanın dizlerindeki yara;
ancak, içine düşen ve gözlerine
billah geçmeyecek bir izi bırakan nârı, memnuniyet ve fakat keder ile büyüten bir
kadının ömründe eş bulur.
rüzgâr.ağaç.gök.virüs.
Kadın direnir; fakat bu kendi gölgesini kovalamak
işine döner bir zaman
sonra.
Ağaç direnir; çünkü göğe, hep göğe uzanır kolları.
Rüzgar
direnir; ama anlar: aşk ilmihalidir yara,
okumayı sökene.
-bildim,
dedi rüzgar bildim. benim gezindiğim senin uzandığın, aynı gökmüş, bildim.
temrin, 26
